8 Ağustos 2008 Cuma
KAYAN KAPILAR
“Sliding doors”
Hayatımda izlediğim en etkileyici filmlerden biriydi. Pek çokları tarafından çerezlik romantik komedi sınıfında değerlendirilse de bence sıkılarak izlediğimiz ve de bin bir çeşit saklı gizli mesajı keşfetmeye çalıştığımız “sanatsal” filmlerden çok daha anlamlıydı.
Filmde kadın kahramanımız (Gyweny Pathrow) bir gün işinden kovulur ve her zamankinden farklı bir gün içi saatte evine gitmek üzere metroya yönelir. Hareket etmek üzere olan metroya doğru koşarken dünya güzeli bir küçük kız yoluna çıkar ve geçmesini engeller.
İşte bu noktadan sonra film 2 farklı senaryo halinde gelişiyor. Birinde küçük kızı annesi kenara çekiyor, kahramanımız metroya binip evine ulaşıyor ve tatatatamm: sevgilisini kendi yatağında başka bir kadınla yakalıyor. Evi terk ediyor, kendini kuaföre atıp saçlarını sarıya boyatıyor (bu tabii ki kadınların klasik bunalım hallerini yansıtırken eş zamanlı ilerleyen iki farklı senaryoyu da birbirinden ayırmamızı sağlıyor) kendine yeni bir hayat kurmanın çırpınışlarını yaşıyor.
Diğer senaryoda ise önüne çıkan küçük kız nedeniyle metroya yetişemediğini, bir sonraki metroyu beklerken geçen sürenin de aldatıldığını öğrenmesine engel olduğunu izliyoruz.
Evet film gerçekten çerezlik bir romantik komedi bir taraftan…
Ama hiç düşündünüz mü, bu saniyelik hatta anlık seçimler, kontrolümüzde veya kontrolümüz dışında olan hiç önem vermediğimiz olaylar hayatımıza nasıl da yön veriyor. Hayatımız tıpkı bir ağaç gibi, her yaptığımız seçimde dallara ayrılıyor ve onlar da yine farklı dalları oluşturuyor. Ve bu sonsuz seçenekle devam ediyor…
En kötüsü de bir yoldan gittiğimizde diğer yollarda bizi nelerin beklediğini asla bilememek. Bilmeyi ister miydik, bu uzun uzuunn tartışılabilecek bir konu…
Seçtiğiniz her yolun size güzellikler getirmesi dileğiyle..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder